Anlatım / Tonlama
Her sözcüğün her cümlenin kendine özgü bir söyleniş biçimi vardır. Sözcükler ve cümleler bu biçimi, ton ile tonlama ile kazanır. Ve böylece söylediklerimiz anlam kazanır. Tonlamayı sağlayan ise öncelikle sesimizdir. Konuşmada sesimiz enstrümanımızdır. Bir müzik aleti gibi konuşmamızı besteler. Sesimizin değişik renklerini kullanarak konuşmamıza ezgi katarız. Anlatmak istediğimize bağlı olarak cümlelerimizde tonlama yaparız. Tek bir hecenin ve hatta ağız kapalı olarak çıkarılan bir “hmmm” sesinin bile yapılan tonlamaya göre bildirdiği değişik anlamlar vardır.
Farkındaysanız bu küçük tonlamada bile işin içine mimiklerimiz girdi. Sesimize istediğimiz anlamı vermek için ister istemez mimiklerimizi kullandık. O halde tonlama için gereken ikinci unsur mimik ve jestlerdir diyebiliriz. Konuşurken anlamın gerektirdiği mimikleri yapmaktan çekinmeyin. Sesiniz o mimiklere mutlaka ayak uydurur.
Dümdüz, sesinizde iniş çıkış olmadan konuşuyorsanız dinleyenler söylediklerinizi anlayabilmek için fazladan bir çaba içine girerler ve çoğu kez de duygu ya da düşüncenizin gücünden, gerçekliğinden emin olamazlar.“Duygularıma kimse önem vermiyor.” diye şikâyet ederiz sonra.
Sevinç, coşku, öfke, hayret gibi duygularda sesimizin tiz tonunu kullanırken, üzüntü, kıskançlık, karamsarlık, kararlılık, acı gibi duygularda sesimizin pes tonlarını kullanırız. Bir de rahat, duygularımızda tarafsız olduğumuzda kullandığımız orta ton vardır. Günlük hayatınızda hep tiz ya da hep pes tonda konuşuyorsanız yani tek bir ton kullanıyorsanız bir süre sonra sesiniz kulak tırmalamaya başlar. Konuşmanız monoton bir hal alır. Üstelik böyle konuşmak sizi de yormaya başlar. Olması gereken pes, tiz ya da orta; hiçbir tonu konuşmamızın sürekli unsuru haline getirmemektir. Her bir ses tonunu gerektiği yerde ve gerektiği kadar kullanmalıyız. Abartıya kaçmak, gereksiz tonlamalar yapmak konuşmamıza istenmeyen bir ezgi katar, inandırıcılığımızı ve doğallığımızı yitirmemize neden olur.
Şimdi birkaç deneme yapalım.
Önce düz tonda sonra istekli.
“Seninle bir akşam yemeği yiyelim.”
Önce düz tonda sonra endişeli.
“Bizi gördü galiba.”
Önce düz tonda sonra şaşırarak.
“Sen mi pişirdin bu keki?”
Önce düz tonda sonra acıyarak.
“Bu kadar sıkıntıyı çekiyorsun, yazık sana.”
Önce düz sonra coşku ve kararlılıkla.
“Projeyi sonuna kadar destekliyorum.”
Önce düz sonra emir vererek.
“Gel buraya çabuk.”